Tənzilə Rüstəmxanlıdan böyük səs gətirəcək yazı

tenzile-300x224Haksız yere suçlanmak, hak etmediği cezaya layık görülmek Türk tenzilemilliyetçiliğinin kaderidir. Biz millet olarak hiç bir zaman yaptıklarımızla bırakın gururlanmayı, kendi şerefli tarihini yazmayan milletin cocuklarıyız…

Bu sebebden de babalarımızın neler yaptığını hep yabancılardan öğrendik..

Bunun için her zaman taşlanan olduk…

“Dinime söven müslüman olsa” misali dün Paralel`e karşı olduğumuz için Cemaat’la birlik olub bizi Ergenekonçu ilan edenler bu gün devir değiştiği için kendi gömleklerini bize biçmeğe kalktılar…

***

Tarih 2008, ocak ayı. Türkiye`de bir şafak operasyonu yapıldı. Türkiye`nin bir çok tanınmış insanı “Ergenekon” deyilen bir terör örgütüne üyelikten içeri atıldı… Aralarında yıllarla Azerbaycan`ın haklı davasına gönül veren insanlar da vardı… Bizden önce de bu insanları tanıyanlar vardı… Ama kimse çıkıb “neler oluyor” diye soramıyordu…

Biz sessizliği bozduk ve Türk Dünyası için, Azerbaycan uğrunda çalışan bu insanların neden tutuklandığını sorğuladık… Sorğulamamızın nedenleri çoktu… Her şeyden önce biz, hapis olunan insanların da bazılarının katılımı ile 12 aralık 2007 yılında Taksim meydan`ında miting yapmış, 2008 yılının Karabağ yılı olmasına karar verilmişti. Verilen karara göre, tam bir yıl Türkiye`nin tüm şehirlerinde yapılacak konferanslarda Karabağ, Hocalı ana mevzu olarak işlenecekti. Mürekkebi bile kurumadan o karara imza atanların çoğunun terör örgütü üyesi olarak içeri alınmasının bir tesadüf, yoksa Türk Dünyası`na karşı planın terkib hissesi olub olmadığını sorğuladık…

Ve bir anda ismimiz “Ergenekon`un Azerbaycan Yapılanması”na çıktı…

Hakkımızda saysız karalama kampanyaları başlatıldı… Belki hapis edemediler ama, hakkında en acımasız suçlamalar yapılan bizim Aile oldu…

Azerbaycan`da Cemaatla kol-kola gezenler, Türkiye`de ise “Taraf” ve diger Cemaat-İktidar gazeteleri boy-boy yalan haberler yazmağa başladılar…

Operasyonun Azerbaycan`a sıçrayacağı, bizim de örgüt üyesi olmağımız manşetlerden verildi…

Yetmedi, Ergenekon savçısı Zekeriya Öz bizim aile`yi tamamen ergenekonçu ilan etti. Değerli eşim, Azerbaycan Milli Mücadele Harekatının liderlerinden biri, millet vekili Sabir Rüstemhanlı`nın devrin başbakanı Receb Tayyib Erdoğana yazdığı ve “Yeni Şafak” gazetesi`nde yayımlanan mektubunda belirtdiği gibi “Savcı bırakın benim ve eşimin ismini İddianame’ye ilave etmesini, 11 yaşlı kızımız Aydanın ismini bile Ergenekon İddianamesi’nde keçiyordu. Bu olay Aydanımızı derinden yaralamıştı. Nitekim Ergenekonun ne olduğunu bilmediği gibi, küçücük kalbi Türkiye için atıyordu. Bu yaşında bir kız cocuğunun isminin Ergenekon Terör Örgütü İddianamesi’ne dahil etmek savcı Zekeriya Öz’ün sahte delillerle iddianame hazırlamasının göstergesiydi”.

Ama belli medya organları meseleyi sulandırmağa ve üzerimize gelmeğe davam edirdiler. Bu sebebden Türkiye Basın Konseyi 27 ağustos 2009 yılında bir çok gazete şahsım ve ailem ile ilgili basın ilkelerini ayaklar altına aldığı için uyarılıyordu (Karar N: 2009/55).

Hakkımızda onca suçlamalara rağmen biz ne baş verdiğini bilmiyorduk…Çünki hapiste olan insanlarla yaptığımız iddia olunan eylemler sadece Türklük davası yolunda konferanslar idi… O insanlarla yaptığımız konferanslarda
– Azerbaycan`ın Karabağ sorununu
– Sözde ermeni meselesini
– Hocalı Soykırımını
gündeme getirmiş, hiç bir iç siyasete karışmamıştık…

Suçumuz Karabağ sorununu Türkiye`de gündemde tutmak idi ve ismimiz bundan dolayı iddianamede geciyordu…

Bu gerçekleri her zaman savunmuşduk. Bu gün de bizim için kırmızı çizgidir ve ondan geri adım atmayız…

O günler bize yakın insanlara “onlardan uzak durun, onları içeri atacaklar” diye hezeyanlarda bulunanlar, Hocaefendilerinin kitabını okuyub, ağlamaktan gece uyuyamadıklarıyla ilgili reportaj verenler bu günde guya Cemaat ile mücadele gömleği giymişler…

Evet, biz her zaman kendi yolumuzda yürüdük ve milletimizin istikbalı için çalıştık…

Ama dün Hocaefendilerinin “nur”u ile sarhoş olanlar ilk kavgada Cemaat`larını sattılar… En azından Azerbaycanda bu böyledir…

Ben her zaman ingilisdilli eğitime karşıydım ve bunu 1994 yılından bu güne kadar her zaman dile getirmişim… Azerbaycan`da türk dilinin öğretilmesi taraftarı olarak, bu ingilizsever tekke ve cemaatlara karşı düşüncemi gizletmemişem… Sadece ingilisdilli ve yabancı uyruklu insanların eğitim vermesine değil, SOROS`a da Azerbaycan`da direniş gösteren az saylı STK başkanlarından biriyim. Kim benim kadar turuncu devrimlerin mimarına karşı çıkmışsa, buyursun belgelerini ortaya koysun. Benim alnım açık, belgelerim sağlamdır.

Yani yıllarca tarikatlara, cemaatlara karşı Türk Birliği`ni, türkçülüğü savundum ve bu haklı davamdan da hiç bir zaman geri durmadım…

Ama düne kadar beraber olanlar bu gün bir-birlerine düşman kesilibse, aynı davanın müdahilleri karşı taraflarda dövüşürlerse, bu beni ilgilendirmez…

Kendisi her zaman güclünün tarafında olanlar benden aynısını beklemesin…

Geceler sosyal medyada aleyhime yazı yazıb, sabah görürüm korkusuyla silenler unutmasınlar ki, ben her zaman kendi çizdiğim yolda yürürüm, onların oyunları bana küçük gelir…

Özellikle Azerbaycan basınında ruhunu beş paraya satanlardan bunu anlamalarını beklemiyorum. Benim bu gün Türkiye`nin iç savaşı olan Paralel-İktidar savaşına katılmamamda art niyet arıyanlara şunu söylüyorum: Ben onlara karşı savaşanda sizler gizli kapılar arkasında onlardan nemalanırdınız ve onun-bunun maşası olmaktan utanmaktansa bizlere iftira dolu yazılar yazırdınız… Bizim sizden farkımız ondadır ki, biz milletimizin ve devletimizin çıkarları için savaşarız, sizler ise kendi çıkarlarınızın kölesi olursunuz. Biz mertce savaşarız, sizlerse yıkılana ben de bir tekme atım havasına girersiniz…

Ahmet Şafak demişken, bizin derdimiz memleket meselesi, sizin derdiniz menfaat…

Benim için Türkiye kutsaldır…

19 şubat 2009 yılında “Taraf” gazetesinde hakkımda yazılan iftiralara cevap olarak yazdığım gibi
– “Biz Türkiye`ni Çanakkale`de şehit olan binlerce Azerbaycan evladının ruhuna göre sevmişiz…
– Biz Türkiye`ni Nuru Paşa komandanlığında Azerbaycan`ı işğaldan kurtaran kahraman Türk askerlerine göre sevmişiz…
– Biz Türkiye`ni “Azerbaycan’ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk`e göre sevmişiz…

Çünki biz Kurtuluş Savaşında kardeş ülkeye yardım için kendi nişan yüzüğünü Türk Nümayendeliği önüne bırakan Azerbaycan Türk kadınının soyundanız. Bizim yüreğimizdeki Türklük sevdasını çıkarmağa kimsenin gücü yetmez”…

Bizim için Türkiye tekce Anadoluda yaşayan türklerin memleketi değil, büyük bir coğrafiyada yaşayan türk milletinin başkentidir…

Evet, biz o zaman da, bu gün de Türk milletinin yanındayız…

Tabii ki, Türkiye Devletinin makamlarına da her zaman saygı gösterdik. Bizim için şahıslar değil, makamlar önemlidir ve her kimse Türkiye Cümhurbaşkanı sıfatı daşıyorsa, ona saygı gösterilmesi gerekdiğini de biliriz…

Kardeşlerim, siz siz olun, iyi günde yanınızda olub, zor günde sırtınızdan hancerleyenlerden uzak olun…

Allahım, beni dostlarımdan koru, düşmanlarımla kendim baş ederim…

Tenzile RÜSTEMHANLI