Türk bilim adamı: Azerbaycan’dan gelenlerin kiymetli miraslarını titizlikle muhafaza ediyoruz

Türkiye Cumhuriyeti Bakü Büyükelçiliği’nin eski Kültür Müşaviri, İstanbul Üniversitesi Adalet Enstitüsü Müdürü Prof.Dr.Fethi Gedikli‘nin Yeni Çağ Azerbaycan‘a özel demeci.

Yeni Çağ: Bakü’nün her zaman ilgi alanınızda ve kalbinizde olduğunu biliyoruz. Oradan başlayalım mı?

Gedikli: Bakü her zaman hayallerimi süsleyen bir şehirdi. Kısmet oldu, üç yıl çoluğumuzla çocuğumuzla yaşama fırsatı bulduk. Hatta az gittik, çok geldik, bir de çocuğumuz doğdu orada. Dolayısıyla Bakü’nün bizim gönlümüzdeki yeri çok farklıdır. Her zaman hem kendisini hem de oradaki dostlarımızı yad ediyoruz. Tabii oradaki insanlar rahat olunca biz de burada rahatız. Gitmekte epey ara verdim, zannediyorum bu yakın zamanda gitme fırsatı bulurum.

Yeni Çağ: Gitmeniz farz oldu. Zira Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100.yılı. Bir münevver olarak sizin Azerbaycan’la farklı gönül ilişkilerinizin olduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Gedikli: Doğrudur. Doğuda ilk Cumhuriyeti kuran Azerbaycan bu bakımdan da tarihte hakettiği yeri almıştır. Cumhuriyetin 100.yılının farklı önemi vardır, bu büyük olay gerek burada gerekse Bakü’de gerektiği şekilde kutlanacak, bu işe emek verenler unutulmayacak, onların gayretleri, hizmetleri yakından öğrenilir ve öğretilir, gelecek nesillere aktarılır. Milletlerin hayatında bu tür olayların çok büyük önemi vardır. İnsanlar kendi önemli tarihlerine yaslanarak geleceğe bakıyorlar. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşu Türk milletinin büyük bir başarısıdır. “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez!” Mehmet Emin Resulzade’nin bu meşhur sözü her zaman geleceğe umutla bakmayı telkin ediyor bizlere. Azerbaycan son 27 yılda bağımsız bir devlet olarak yoluna devam ediyor, ilelebet devam etmesini diliyorum.

Yeni Çağ: Bir ülkede görev yapmış bazı büyükelçilerin ve diplomatik misyon mensuplarının o ülkelerle özdeşleşmesine ilişkin örnekler bulunmaktadadır. Örneğin Bakü’de Faruk Loğoğlu’nun, Avni Karslıoğlu’nun büyükelçilik dönemleri, sizin kültür müşavirliğiniz orada Türkiye’ye rağbet duyan herkes tarafından çok iyi hatırlanmaktadır. Siz de böyle düşünüyor musunuz? Bakü’ye giderken kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için önemli işler yaptığınızı biliyorduk, döndükten sonra neler yaptınız?

Gedikli: Teşekkür ederim. İnşallah dediğiniz gibidir, teveccüh gösteriyorsunuz. Şöyle söyleyelim. Biz aynı milletiz, böyle olunca ha İstanbul’da oturmuşsun ha Bakü’de oturmuşsun, ha burada çalışmışsın ha orada çalışmışsın, bunun farkı yoktur. Gerçekten samimi söylüyorum. Bakü’de kendimi hiç yurtdışındaki gibi hissetmedim, orada hiçbir yabancılık duymadım. Bu ayrı bir şeydir. Döndükten sonra Bakü’yle, Azerbaycan’daki dostlarımızla irtibatlarımız devam etti. Burada elimizden geldiği kadar Azerbaycan edebiyatına ve kültürüne katkı sunmaya devam ettik. Neriman Abdurrahmanlı’nın Gönül Elçisi romanını Türkiye’de yayınladım. Daha sonra Orhan Fikretoğlu’nun Ölü metin kitabını burada neşrettik. Çok enteresandır, Sultanahmet’teki bombalama olayı daha olmadan önce Orhan beyin kitabında vardır. Yazar o olayı daha önceden görmüştür. Şu anda ben İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesindeyim. Burada Türkiye-Azerbaycan hukuk günleri yaptık, sunulan tebliğleri yayınladık. Bunun arkasının gelmesini temenni ediyoruz. İsviçrelilerle bunu sürekli yapıyoruz, Almanlarla, Bosna Hersek ile yapıyoruz. Azerbaycan’dan Yüksek lisans ve doktora öğrencilerimiz var, biz onların daha çok olmasını istiyoruz, onlara yardımcı oluyoruz. İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora yapmak isteyen Azerbaycanlı kardeşlerimizi biz memnuniyetle kabul ederiz, elimizden gelen yardımı onlara gösteririz. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelecekte gelişmesi, zenginleşmesi ve pekişmesi açısından tüm bunların çok önemli olduğunu vurgulamak isterim.

Yeni Çağ: Yıllar geçiyor, Bakü’deki arkadaşlarınızın sırasının seyreldiğini hissediyor musunuz?

Gedikli: Kimi zaman resimlere bakarken çok duygulanıyorum. Mesela Tofik Abdin yok. Tofik bey bir şeyler sormak için ikide bir arardı. Onu çok özlüyorum, Allah rahmet eylesin. Nizami Zöhrablı benim çok sevdiğim dostumdu, birlikte güzel işler yapmıştık. Geçen yıl kalp krizinden o da gitti, Allah rahmet eylesin. Maalesef çok sayıda dostumuzu kaybettik. Kalanlara Alllah sağlık versin. Gelenler oluyor, sağ olsunlar bize uğrayanlar oluyor, kitap gönderenler oluyor. Elimizden geleni esirgememeye çalışıyoruz. İnsanın bir ülkede yaşaması ve hiçbir kötü şeyle karşılaşmadan oradan ayrılması, herhangi bir şekilde rencide olmaması demek, hayatınızın en güzel yıllarını orda geçirmişsiniz demektir. Ben, eşim ve çocuklarım Bakü’den çok iyi hatıralarla döndük, orayı kalbimizin en müstena köşesinde saklıyoruz. Bu vesileyle Azerbaycan’daki dostlarımıza selamlarımızı, sevgilerimizi, saygılarımızı iletiyoruz. Bizim kaderimiz aynıdır, dostlarmız da düşmanlarımız da aynıdır. O nedenle çeşitli alanlarda daha sıkı işbirliği içinde olmalıyız. Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu bunun son yıllardaki en iyi örneklerinden biridir. Daha fazla buluşmalı, daha fazla işbirliği içinde olmalıyız.

Yeni Çağ: İstanbul Üniversitesi’nin Azerbaycan için simgesel yanlarından biri de büyük Münevver Hüseyinzade Ali Bey’in burada görev yapmış olmasıdır. Demin masanızın üzerinde Hüseyinzade’nin kendi çevirisi olan ve 1932’de yayınlanmış Goethe’nin Faust eserini dönemin İstanbul Üniversitesi rektörüne imzaladığı kitabı gördüm. Hepimizi duygulandıran bir örnek. Yeni mi buldunuz o kitabı?

Gedikli: İstanbul Üniversitesi Türkiye’nin en eski yüksek eğitim kurumudur, imparatorluktan gelen geçmişi vardır. Burada hukuk eğitimi 1880 yılından verilmeye başlanmıştır. Uzun yıllar da İstanbul Üniversitesi’nin hukuk fakültesi ülkemizin en iyi kuruluşlarından olmuştur. Türkiye’nin hukukçuları, İstanbul Üniversitesi’nin “Palto”sundan çıkmıştır. Komşu ülkelerin bir çok münevveri de burasıyla bu veya diğer biçimde irtibatta olmuştur. Ali Bey Hüseyinzade Türkiye’de çok sayılan sevilen bilim ve kültür adamıdır. Birkaç gün evvel eski kitapların arasından Hüseyinzade’nin çevirdiği Faust eseri çıktı. 1932 yılında bastırdığı bu kitabı İstanbul Üniversitesi’nin “Reisi”ne imzalamıştır. O zaman “Reis” diyorduk. Kitap benim için çok değerli bir hediye oldu. Hüseyinzade o kitabı rektöre Mart ayında imzalamıştır, ben de o kitabı Mart ayında buldum. 86 yıl sonra. Oğlu Selim Turan’ın değerli resim koleksiyonu bizim üniversitemizdedir. Üniversitemiz Selim Bey hakkında çok güzel bir eser yayınladı. Prof.Dr.Ahmet Caferoğlu’nun İstanbul Üniversitesi’nde Türkoloji üzerine faaliyetleri, ondan önce ise Prof.Dr.Ağaoğlu Ahmet’in hukuk fakültesinde hocalığı vardır. Kızı, Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu buradan mezun olmuştur. Bildiğiniz gibi Hüseyin Cavid de Edebiyat fakültesinin dinleyici öğrencilerindendi. Başka bir çok isim de vardır. Azerbaycan’dan İstanbul Üniversitesi’ne gelenerin hepsi uğur getirmiştir. Ali Bey Hüseyinzade, Ziya Gökalp’ın da hocasıdır. Bu insanların hepsi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda çok önemli görevler üstlenmişlerdir. Cumhuriyetimizin harcında hepsinin emeği ve görevi vardır. Onların değerli miraslarını muhafaza ediyoruz.

COP29