Türk dünyası: ortaq mirasdan ortaq gələcəyə
BİZİM AİLEMİZ TÜRK DÜNYASI’DIR
Bir ailenin fertleri bazen farklı evlerde yaşar ama aynı sofraya oturduğunda birbirinin gözlerine yabancı bakmaz. Türk dünyası da böyledir. Coğrafyalarımız ayrıdır, lehçelerimiz farklılaşmıştır, ama özümüz bir, kalbimiz aynıdır. Çünkü biz, tarihin farklı çağlarında, aynı inançla çarpan yüreklerin mirasçılarıyız. Bizim ailemiz Türk dünyasıdır.
Bu birliğin temeli, ne haritalarda ne siyasal sınırlarda aranmalıdır. Bu bağ, binlerce yıl öncesine, Orhun Yazıtları’na kazınmış bir “birlik” duasının bugüne uzanan yankısıdır. Bu, Alparslan’ın Malazgirt’e yürürken yoldaş bildiği kardeşlerinin duasıdır. Bu, Köktürkler’den Osmanlı’ya uzanan tarih yolculuğunda aynı göğü selamlayan atların izidir. Fakat bu birlik yalnızca geçmişin hatırası değil, geleceğin de teminatıdır.
Bugün, ortak geçmişimizi konuşmak kadar, ortak geleceğimizi inşa etmek de bir mecburiyet hâline gelmiştir. Çünkü dünya hızla kutuplara ayrılırken, küçük milletlerin değil; birbirine kenetlenmiş toplulukların ayakta kaldığını görüyoruz. İşte bu yüzden Türk dünyası yalnızca bir ideal değil, bir zorunluluktur.
Mustafa Kemal Atatürk de bu düşüncenin farkındaydı. O, Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa ederken aynı zamanda Türk milletinin tarihsel derinliğini ve coğrafi yayılımını göz ardı etmedi. Dil birliğine, kültürel bağlara ve dayanışma ruhuna önem verirken, bu düşünceyi yalnızca bir nostalji değil, gelecek inşasının temeli olarak gördü.
Bugün Kazak bozkırlarında bir öğrenci, Dede Korkut’u okurken gözleri parlıyorsa, Bakü’de bir sanatçı Karacaoğlan’dan ilham alıyorsa; işte orada gerçek bir milletin ruhu can bulmuş demektir. Bu sadece kültürel benzerlik değil, kader ortaklığıdır. Ama her ortaklık gibi bu da emek ister. Birbirimizi anlamaya, duymaya, desteklemeye ihtiyacımız var. Türk dünyası, ancak genç kuşakların bu şuuru taşımasıyla kalıcı olabilir. Bu yazı, işte bu yüzden bir çağrıdır: Dilimiz ortak, kültürümüz ortak, tarihimiz ortak… Şimdi sıra geleceğimizi ortaklaştırmakta.
Bir aile, aynı evde yaşayan değil; aynı acıyı hisseden, aynı sevinçle gülen insanlardan oluşur. Ve Türk dünyası, böyle bir ailedir. Biz birbirimizi hatırladıkça büyüyecek, unuttukça eksileceğiz. Bu yüzden bugün değilse ne zaman, biz değilsek kim?Çünkü bizim ailemiz, sadece soyun değil, bilincin, kültürün ve kaderin ailesidir.
Ve bu ailenin adı, Türk dünyasıdır.
Umut Meriç Berberoğlu
Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Sosyal Ekonomik ve Siyasal İlişkiler Anabilim dalı yüksek lisans
Bu yazı Azərbaycan Respublikasının Qeyri-Hökumət Təşkilatlarına Dövlət Dəstəyi Agentliyinin maliyyə yardımı ilə “Orta Asiya və Güney Qafqaz Söz Azadlığı Şəbəkəsi” İctimai Birliyi tərəfindən həyata keçirilən “Türk dünyası: ortaq mirasdan ortaq gələcəyə doğru” layihəsi çərçivəsində elan olunmuş “Bizim ailəmiz Türk dünyasıdır” adlı məqalə yarışına təqdim olunmuşdur və bu yazıda əks olunan fikir və mülahizələr müəllifə aiddir və Azərbaycan Respublikasının Qeyri-Hökumət Təşkilatlarına Dövlət Dəstəyi Agentliyinin rəsmi mövqeyini əks etdirməyə bilər.